Ana içeriğe atla

Tembeller İçin Harika bir Çağ Başladı.


25.100+ Tembellik Illüstrasyonlar Stok Fotoğrafları, Resimler ve  Royalty-Free Görseller - iStock

Tembellik Değil, Anlamsızlık Yorgunluğu

Tembellik, hayatımın başından beri benimle yürüyen bir gölge gibiydi. Şimdi bunca içerik üretiyor olmama bakıp “Bu kişi nasıl tembel olabilir?” diye düşünebilirsiniz. Oysa bu üretkenliği kazanmak yıllar süren içsel bir mücadelenin sonucudur. İnsan çoğu zaman emeğin, üretmenin, çabanın ne kadar değerli olduğunu fark etmek için hayatın ona bazı deneyimler yaşatmasını beklemek zorunda kalıyor. Belki bu yüzden tembelliğin, aslında sadece çalışmamak değil, ruhun anlam bulamadığı yerlerde yorulması olduğunu düşündüm.

Peki tembellik neden bu kadar yaygın? Neden bazı insanlar saatlerce yorulmadan çalışabiliyorken, bazıları en basit işi bile erteliyor? Bunun cevabı, bence, yalnızca fiziksel yorgunlukta değil; işin anlamında gizli. Faydasına inanmadığımız, içi boş, sadece “yapmış olmak için yapılan” işler, insanın ruhunu söndürüyor. Özellikle de devlette çalışan bir öğretmenseniz bunu daha derinden hissedersiniz. Çünkü sınıfta öğrencilerle olmak, üretmek, bir şey katmak istediğiniz halde; karşınıza onlarca, hatta yüzlerce evrak ve prosedür çıkar. Gerçek bir faydası olmadığını bildiğiniz belgeler arasında kaybolursunuz. Bu işler bitince ders anlatacak enerjiniz kalmaz. Tam da bu noktada tembellik değil, aslında içsel bir tükenmişlik başlar.

Benim “tembellik” dediğim şey, faydasızlıkla yüzleştiğim anda ortaya çıkıyor. Yoksa anlamlı bir iş varsa, insanlara fayda sağlayacağını düşündüğüm bir fikir varsa, o zaman yorulmak nedir bilmem. Saatlerce çalışsam bile enerjim artıyor. Çünkü insanın içindeki ateşi yakan şey, sonucunu göreceğine inandığı bir çabadır. Ne yazık ki boşa kürek çekmek kadar insanı yıpratan, ruhunu ağırlaştıran başka bir şey yoktur.

Teknolojinin Getirdiği Yeni Özgürlük

İşte bu yüzden yaşadığımız çağ bizim gibiler için büyük bir şans. Çünkü artık angarya işlerle eskisi kadar baş başa değiliz. Yapay zekâ, dijital uygulamalar, otomasyon sistemleri… Bir zamanlar saatlerimizi alan işler şimdi birkaç saniyede halledilebiliyor. Evrak yükünün bir kısmını bile elimizden aldığında, geriye kalan o zaman bize ait oluyor. Artık sadece “çalışmak” değil, “anlamlı üretmek” mümkün hale geliyor.

Üstelik bu teknolojilerin sadece kolaylık sağlamakla kalmayacağını, aynı zamanda insanın yaratıcı gücünü daha da öne çıkaracağını düşünüyorum. Çünkü teknoloji hiçbir zaman fikir üretemez; sadece var olan fikrin önünü açar. Bu yüzden ne kadar özgün ne kadar niş ve kreatif düşünceler ortaya koyabilirsek, teknolojiden de o kadar büyük destek görürüz. İnsan merkezden çekilmeyecek, aksine daha da değerli hale gelecek.

Zaman: En Büyük Servet

Bence insanın sahip olabileceği en büyük özgürlük, kendi fikirlerine zaman ayırabilmesidir. Kendi düşüncelerini, hayallerini gerçekleştirebileceğin bir zaman dilimi yaratmak, aslında hayatı gerçekten yaşamaktır. Ne var ki çoğu insan “vaktim yok” diyerek yıllarını tüketiyor. Oysa zaman, kendiliğinden açığa çıkmaz; planlama, verimlilik ve amaçla ortaya çıkar. Eğer teknolojiyi bilinçli kullanırsak, sadece işimizi değil, zihnimizi de hafifletebiliriz. Böylece düşünmeye, üretmeye, hayal etmeye yer açılır.

Kendimizi gerçekleştirmek, bir anda olan bir süreç değil; küçük zaman aralıklarının üst üste eklenmesiyle oluşur. Bu yüzden, bugün kazandığımız bir saat, yarın hayal ettiğimiz hayatın temelini oluşturabilir. Teknolojinin rolü tam da burada netleşiyor: Biz üretmeye odaklanabilelim diye, geri kalan yükü üstlenmek.

Gelecek Korkutucu Değil, Fırsatlarla Dolu

Bazıları teknolojinin insanı gereksiz kılacağını düşünüyor. Oysa ben bunun tam tersine inanıyorum. İnsan, düşünebilen, hayal kurabilen, anlam yükleyebilen tek varlık. Teknoloji ise bu yeteneklerin bir sonucu. Asıl önemli olan, bu araçları tüketen değil, onları şekillendiren kişi olabilmek. Çünkü tüm bu sistemler, insanı örnek alarak gelişiyor. Yapay zekâ, veriyi, dili, düşünceyi bizden öğreniyor. Bu yüzden insan kaybolmayacak; aksine daha değerli hale gelecek. Fakat bunun için ihtiyaç duyduğumuz tek şey var: Zaman. Ve bu zamanı kazanmanın yolu, çalışmak değil; akıllıca çalışmaktan geçiyor.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kitap Yazmak Kolay mı?

Bir kitap yazmaya karar vermek, sadece bir fikir üretmek ya da boş bir sayfayı doldurmaya çalışmak değildir. Bu karar, insanın kendi zihninde ve ruhunda derin bir dönüşüm sürecini başlatması demektir. Çünkü yazmak, yalnızca kelimelerin bir araya getirilmesi değil; düşüncelerin düzenlenmesi, duyguların ifade edilmesi, bilinçli bir farkındalıkla dünyaya yeniden bakmayı öğrenmektir. Bu süreç, insanı önce düşündürür, sonra sorgulatır ve zamanla olgunlaştırır. Yazmaya başlayan kişi yavaş yavaş yalnızca bir okuyucu olmaktan çıkar; dünyayı gözlemleyen, sorgulayan ve yeniden inşa etmeye çalışan biri hâline gelir. Çoğu kişi yazmayı yalnızca hayal gücü yle ilişkilendirir. Oysa yazmak, hayal gücü kadar disiplin , kararlılık ve içsel bir emek gerektirir. Bir masa başına oturup saatlerce düşünebilmek, doğru kelimeyi bulana kadar defalarca cümle kurup bozabilmek, kimi zaman bir paragraf için saatler harcamak bu işin görünmeyen ama en gerçek kısmıdır. Bu nedenle yazarlık, sadece yetenek işi değil; ...

Öğrencime Mektup

      Merhaba Ömer Bir süredir meşgul olduğum, bütün yoğun işlerimin yanında, sanki hiç işim yokmuş gibi kendime yeniden iş çıkarıp   büyük dedelerden başlayan bir aile tarihi   yazmaya giriştim. Onlarca röportaj yaptım, onlarca sayfa notlar aldım, onlarca saatlik ses kayıtları topladım, yüzlerce resim derledim. Akrabalarla konuştukça merakım daha da arttı. Hiç üşenmeden İstanbul, Ankara, İzmir ve Kırşehir’deki akrabaları teker teker ziyaret ettim. Genelde benzer olayları herkes farklı açılardan değerlendiriyor, kendi bakış açısını anlatıyordu. Yüzlerce yıl, insanlık tarihi kadar eski olan sözlü anlatım geleneğiyle hikâyeler günümüze kadar geldiği kadarıyla benim el yazımla kâğıda dökülüyordu. Aralarında eli kalem tutan öğretmenler, doktorlar, hatta savcılar bile olmasına rağmen, daha önce kimse bu konuları merak etmemişti. Sarıkamış’ta şehit olan üç dedemizle ilgili en ufak bir detay bile yoktu. Anlatılanlar çok yüzeyseldi ve bir o kadar da merak uyandırmaktan ...

Erasmus Plus projesi nasıl yazılmalı.

Değerli öğretmen arkadaşlar, Özellikle öğretmenlere seslenmemin önemli bir sebebi var çünkü AB projeleri özellikle bizlere önemli mesleki avantajlar sunuyor ve kendimizi geliştirmenin önemli ayaklarından bir tanesi. Hani hep şikayet ettiğimiz standart konular vardır ya, özel okullardaki imkanlar olsa daha etkili çalışabiliriz. Mesleki tatminim yok, biraz daha esnek çalışabilsek sadece test çözmesek her şey ne kadar güzel olacak, sistem değişiyor kimse bize sormuyor vs. Alın size mükemmel bir fırsat. Hem de öyle böyle değil. Tabi oturup çalışmak şartı ile… Bu yazımızda sizlere Erasmus Plus ile ilgili detayları yazmak istemiyorum. İnternette ve facebook grupları içerisinde yeterince ve hatta fazlası bile var. Vurgulamak istediğim asıl önemli nokta, birçok alanda olduğu gibi bu alanda da plansız ve iç disiplin olmadan çalışmak. Eğer mesleğe ilk atandığım yıl ,ki bu on yıl önceydi, birisi bana nasıl proje yazılması gerektiği ile ilgili soru sorsaydı, sadece klavuzdaki kriterler...