Education köken olarak wikipedianın önbellek sayfasında şu şekilde yazıyor. (site
hala kapalı olduğu için Google önbellekte var olan yazıları okuyabiliyoruz şu
an ) from ē- ("from, out of") and dūcō ("I lead, I
conduct"). Latince kökenli “e” ve “duco” kelimeleri. İçeriden dışarı doğru
anlamında. Her ne kadar üzerinde tartışmalar devam etse de genel kanı eğitim
kelimesi kökeni ise “eğ” mek olduğu yönünde. Şekil vermek istediğiniz gibi eğip
bükmek. Arada büyük bir fark var. Anlayış tamamen farklı.
Bugün 5. Sınıflarla ilk dersimi yaptım. İlk kez
girdiğim sınıflarda mümkün olduğu kadar verimli ders çalışmayla ilgili bilgiler
veriyorum. Bazen çok ileri gidip okuduğum kitaplardan örnekler veriyorum.
Bazıları için bir şey ifade etmiyor ama anlayanların gözlerinden belli oluyor.
Aslında verimli çalışmanın sihirli bir formülü
yok. Maalesef eğitim sistemimiz kelime kökünden de anlaşılacağı gibi kendi
enerjilerini dışarı çıkarmada ve alışkanlıklarını değişmekte çok başarısız.
Bence eğitim demek alışkanlık kazanmak demektir. Kötü alışkanlıklarınızı
bırakıp iyi alışkanlıklar kazanırsanız eğitimlisinizdir. Bizim öğretmenler olarak
farkımızda bunu aynı zamanda öğretebiliyor olmaktır.
İşte asıl odaklanmamız gereken nokta budur. Alışkanlıklar.
"Sürekli yaptığımız şey ne ise biz oyuz, o zaman mükemmellik bir eylem değil, bir alışkanlıktır."
Aristoteles
Öğrencilerin rutinleri olmalıdır. Alışkanlık
kazanmak isteyen öğrenciye bir yol çizmemiz gerekir. Alışkanlık nasıl
kazandırılır sorusu içinde öncelikle öğretmen eğitiminden başlamalıyız. Her
öğretmen kendini değiştirebilme gücüne sahip olmalıdır ve değiştirmelidir.
8. sınıfların bu yılki fen müfredatındaki ilk
konu her ne kadar iki sayfada olsa girişimcilik ve inovasyon. Kendi
zümrelerimizde gördüğüm kadarı ile öğretmenlere çok uzak bir konu. Peki MEB bu
konuyu neden tercih etti dersiniz? Belli ki artık dünyadaki değişimleri
yakından takip etmemiz gerektiğini anlıyoruz. Hatta takip ortaokul sıralarından
başlamalı. Peki öğretmenler bunun neresinde? Bu konulara hakim miyiz? Neyse ki
benim öğrencilerim şanslı bu konuda. İlk dersimizde inovasyondan başladık,
melek yatırımcı, start-up, kuluçka merkezi derken 40 dk’nın nasıl bittiğini
anlamadık.
Yalnız girişimcilik tamamen kişisel merakımdan
kaynaklanıyor. Bakanlığın bir öğretmen eğitim programı olmadığından dolayı bu
başlıklara ilgi duymayan bir öğretmenin kitabın ilk iki sayfasını boş
geçeceğinden eminim.
Girişimciliğin, bahsettiğim alışkanlıklar ve
rutinler ile yakından bağlantısı vardır. Çünkü her girişimci hayatında değişiklikler
yapmalıdır. Düzenli ve ısrarlı bir
çalışma düzeni şarttır. Alışkanlık kazanma sürecinde zorluk grafiği yukarı
doğru hareket eder ve genellikle tepe noktasına kadar çoğu kişi beklemez, vazgeçer.
Ancak şunu bilmemiz gerekir; tepe noktası aşıldığında inişe geçilir ve alışkanlık
kazanma süreci daha kolay bir hale gelir. Tıpkı nefes almak ve yemek gibi.
Bu kolay bir yolculuk değil şüphesiz. İş yaşamımızda, beslenmede düzenimizde, spor
yapmada ve ders çalışmada vb. her türlü etkinliğin planlı ve düzenli olması
demek, bir süre sonra bize sıkıcı bir hayat yaşıyor hissi veriyor. Eğer tüm bu
etkinlikler sonunda şöhret, saygınlık ve para gibi motivasyonlar elde
edilemiyorsa bir yerlerde hata yapılıyor gibi gelir. Bu rutinlerin başarı
getirmediği anlamına gelmez. Rutinlerin içeriği sorgulanmalıdır.
Bir öğrencim anlattıklarımdan çok etkilenmişti
ve benden her fırsatta kitap önerisi istedi. Bende onun seviyesine göre olan
kitaplarla başlamasını önermeme rağmen yazın eline geçen ilk kitabı okumaya
başlamış. “Dostoyevski, Suç ve Ceza.” 7. Sınıf öğrencisi olduğu için kitaptan
hiçbir şey anlamamış. Anlamayacağını zaten biliyordum ama yazın başında nedense
okumamasını da söylemedim. Yaz sonundaki tepkisi merak ediyordum. Şimdiki nesilden zaten böyle bir şey beklemek
zor. Her ne kadar başarılı bir öğrenci olsa da…
Ben 7. Sınıfta Rus edebiyatından birçok yazarı
okuyup keyif alabildiğimi hatırlıyorum. Bence bizden önceki nesillerde bu konuda
bizden daha başarılılardı. Zaman geçtikçe okuduğumuzu anlama kapasitesi
nesilden nesile daha geriye gidiyormuş gibi geliyor.
Tatil dönüşü öğrencim yanıma geldi ve bir türlü
kitap okuma rutini elde edemediğini söyledi. Bende içeriğinin yanlış olduğunu
söyledim. Çünkü tepe noktası sisli bir bulutun içindedir ve gözükmez. Bu
nedenle yaklaşıp yaklaşmadığımızı anlayamayız. Bir yere ne kadar uzak olduğunu
bilmeden bıkmadan usanmadan yürümeye benziyor bu.
Değişimi kabullendiğimiz ve başardığımız zaman
ülke olarak da değişeceğiz. Daha parlak bir geleceğe kavuşacağız.
Yorumlar
Yorum Gönder