Ana içeriğe atla

Walkman, Spotify ve Eğitim



Sony Walkman D-ne920 Mp3 Discman Cd Player Fiyatları, Özellikleri ve  Yorumları | En Ucuzu AkakçeGeçenlerde Spotify ücretsiz deneme sürümü için bir reklam yaptı ve sanırım üç aylık aboneliği sadece bir TL’idi. Tatile çıkmadan önce iyi olacağını düşündük ve arabada dinlemek için aldık. İyi de oldu. Tam olarak bir mp3 çalar gibi değil ama bir radyo hissi uyandırıyor. Ancak tanımlayamadığım eksik bir şeyler var. Bir zamanların bitmek tükenmek bilmeyen müzik dinleme aşkıyla yanan ben, sanki müzik dinleme zevkim değişmiş gibi hissettim bir tuhaflık var ama nerede tam olarak bilemiyorum.Bundan tam 20 sene önce, 14 yaşındayken yaz tatilimde İstanbul’a gitmiştim. Elimde Ankara itfaiye meydanından babama rağmen aldığım Pentax marka bir fotoğraf makinesi ve benim yaş grubumun elinden düşürmediği bir Sony walkman var. Her Angaralı’nın yaptığı gibi İstanbul’a gidişlerimde yürüyüşe İstiklal caddesinden başlar ve kafama göre tünelden yokuş aşağı dar sokaklardan denize inerdim. Daha sonra balık ekmek, Eminönü ve Beyazıt vs. son durağım sahafçılar olurdu. Pek kitap alacak param yoktu ama bir arayış içinde olduğumda kesindi. Çok özel bir şey bulsam alacağım yani… O dönemde çok yaygın olan çekme kasetlerin olduğu bir tezgâhın önünde durdum ve daha önce adını öylesine duyduğum Loreena Mckennit’in sanırım Book of Secrets albümü vardı. Fiyatı uygun olacak ki hemen aldım ve dinlemeye başladım.



Hayatımı ve zihin dünyamı değiştiren en önemli kararlardan birisidir. Albüme o kadar vuruldum ki, daha sonradan yine arkadaşlara bu şekilde anlattığımda fazla abarttığımı düşünmüşlerdi. Hayatta beni etkileyen üç şeyi sırala deseler bir tanesi kesinlikle Loreena Mckennit olurdu. Onun sahip olduğu çok özel bir ses var. O zamanlarda yaşayanlar bilirler ki bir kasette hemen hemen 10 -15 şarkı yer alır. Eğer çekme bir kasetten dinliyorsanız bazı şarkılar eksik ve bozuk olabilir. Bu kasette öyleydi ve kaset bulmak son derece zordu. Tam bir yokluk zamanı. Hele hele bir ortaokul öğrencisi iseniz. Şarkıların tam versiyonunu, asıl sahip olduğu ses kalitesini ve arkadan gelen çalgıların detaylarını hissedemezsiniz. Burada sabaha kadar anlatmak istediğim kaset dünyasındaki bu nostalji eski plakları aratmaz hani. Loreena Mckennit’in yanında Metallica, Guns and Roses, Ahmet Kaya, Zülfü Livaneli, Neşet Ertaş ve Scorpions’ın efsane albümleri de var. Liseden Nadir Akıncı’nın verdiği bir Scorpions kaseti var ki Berlin Filarmoni ile birlikte çalmışlardı ve Kızılay-Eryaman dershane yolu onlarsız olmazdı.

Ve mp3 devrimi geldi çattı. Duyuyorduk ki Steve Jops yavaş yavaş bu piyasayı alt üst edecek. İpod’lar yola çıkmış geliyor. Tabi biz kim İpod kim. Onun yerine Sony veya Creative’in modelleri daha uygun ama yine de bizim ulaşamayacağımız kadar pahalı. Kızılay Amerikan Pazarında bile…

Sony ve Aiwa (sahi Aiwa’ya ne oldu?) kulaklıklar ve cro2 kasetler uzmanlık alanımız. Derken NapsterWinamp ve daha niceleri. Bir anda evlere aldığımız bilgisayarlarda bir müzik devrimi yaşandı ve resmen bir hazinenin içine düştük. Loreena Mckennit’in tüm albümleri. Hem de bedava. Sabah akşam evde onları dinliyorum. Nihayet taşınabilir mp3 çalarlara geçiş ve walkmanların ortadan kalkması vs.

Yıl 2018. Evimin balkonunda yaz akşamı. Elimde kahve ve eşimin İphone 8’i . Açtım Spotify’ı . Tıpkı eski günlerdeki gibi. Kendimden geçmek istiyorum. Adamlar bayağı güzel yapmışlar. İstediğin şarkıyı albümü arattır veya mood unu seç o senin için bulsun, hiç UĞRAŞMA. Daha ne olsun. Spor mu yapıyorsun? Gir temponu sana uygun müzik çalsın. Milyonlarca şarkı, tür, sanatçı. Bir müzik manyağı daha ne isterki? Başladım dinlemeye. Ne denk gelirse. Ama öyle sabırsızım ki şarkıları yarıda bırakıp diğerine geçiyorum. Diğerini yarıda bırakıp birde şu vardı diyorum nostalji yapıyorum. Ses kalitesi mükemmel. Bizim Sony kulaklıklar artık tarih olmuş. İphone’nunkiler gayet güzel. Ulaşamadığımız Apple ürünleri artık evlerimizde. (Bu fiyatlarla Apple yıllar sonra yeniden hayal oldu.)

Diğer şarkı, geç…

Diğer şarkı

Başlangıcını pek sevmedim geç

Geç

Baslar pek iyi değil,

Türküler geç

Loreena’nın yeni albümü…

Sanki eskiler daha güzeldi geç…

Geç, geç, geç…

Hiçbir şarkıyı tam dinleyemedim. Bunu daha önce de defalarca yaşadım. Spotify dinleyemiyorum. Milyonlarca şarkı var ama dinlemek istediğim şarkıyı bir türlü bulamıyorum. Ve bırakıyorum bir süre sonra. Zaten başımda ağrıyor. Problem nedir?

 

Problem zamanımızın sayısız, lanet seçenekleri. Sonu bitmek bilmeyen SAYISIZLIK. Sınırsızlık. Ve kabuğuna sığmak bilmeyen hatta biraz hoyratça tüketilen her şey. Bana bir ilaç gibi gelen yarım yamalak kalitesiz çekilmiş 10-15 şarkın verdiği histen eser yok. Bunun yaşlanmayla çokta ilgisi yok. Seçeneklerle ilgisi var. Çağımızın hastalığı bu maalesef. O kadar fazla seçeneğe sahibiz ki hep bir şeyler seçmek zorundayız ve bu bizim hayatımızı belirliyor. Bir şeylere mahkûm olmak, başka seçeneğimizin olmaması bazen o kadar da kötü bir şey değil. Sınırsız bir alemde teknoloji ile birlikte zamanımız çalınıyor. Sayısız müzik içeriği, sayısız video içeriği, sayısız bilgi, sayısız, sayısız… Telefon başında harcanan saatler. Youtube’da akıp giden zamanlar. Bu ağır yükün altında uçup giden ve yanlış yönlendirilen hayaller, hayatlar. Derinlik yok. Sığlık var. Hiçbir konuda dikeylik yok yataylık var. Çeşitlilik aldı başını gitti. Rekabet arttı ama bu yataylık bizi bir noktada durduramıyor. Biri bizi durdursun da derine inelim. Uzmanlaşalım. Kaliteli işler çıkaralım. Bir müzisyen olsam. Bu kadar tür arasından kendi tarzımı nasıl bulurum bilemiyorum. Çünkü her bir dokunuşundan başka bir aleme dalıyorsun. Bu derya içinde bir çocuk okula nasıl odaklanabilir? Tüm bu içerikler arasında benim anlattığım kuru bir fen dersi nasıl ilgi çeksin? İstediğin kadar deney yap, görsellerle zenginleştir, asla bir Youtube kadar başarılı olamam. Kendimi bu kadar geliştiremem ve güncelleyemem.

Benim başta gelen gelecek öngörülerimden birisi öğretmenlerin ortadan kaybolacağıdır. Böyle olması da gerekir. Ancak bunun yanında gerçekten bilgiyi talep edenlerinde (talebe), ki bu konuda insanlar bağımsız olmalı, bu çeşitlilik tuzağına düşmemeleri lazım. Donmuş bir okyanus üzerinde kaymayı bırakıp buzu kırmak için kararlı olmak ve dibe kadar inmek gerekiyor. Derin okumaları alışkanlık haline getirip öğrencilere aşılamamız şart. 
Öğrencilerime her zaman öğüt veriyorum bu konuda. Teknoloji gelişti ama her alanda gelişti. Her birey talep kâr olmalı ve birden fazla alanda uzmanlaşmalıdır. Seçenekler arasında kaybolmamalıdır. Konu müzik bile olsa…

 

 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kitap Yazmak Kolay mı?

Bir kitap yazmaya karar vermek, sadece bir fikir üretmek ya da boş bir sayfayı doldurmaya çalışmak değildir. Bu karar, insanın kendi zihninde ve ruhunda derin bir dönüşüm sürecini başlatması demektir. Çünkü yazmak, yalnızca kelimelerin bir araya getirilmesi değil; düşüncelerin düzenlenmesi, duyguların ifade edilmesi, bilinçli bir farkındalıkla dünyaya yeniden bakmayı öğrenmektir. Bu süreç, insanı önce düşündürür, sonra sorgulatır ve zamanla olgunlaştırır. Yazmaya başlayan kişi yavaş yavaş yalnızca bir okuyucu olmaktan çıkar; dünyayı gözlemleyen, sorgulayan ve yeniden inşa etmeye çalışan biri hâline gelir. Çoğu kişi yazmayı yalnızca hayal gücü yle ilişkilendirir. Oysa yazmak, hayal gücü kadar disiplin , kararlılık ve içsel bir emek gerektirir. Bir masa başına oturup saatlerce düşünebilmek, doğru kelimeyi bulana kadar defalarca cümle kurup bozabilmek, kimi zaman bir paragraf için saatler harcamak bu işin görünmeyen ama en gerçek kısmıdır. Bu nedenle yazarlık, sadece yetenek işi değil; ...

Öğrencime Mektup

      Merhaba Ömer Bir süredir meşgul olduğum, bütün yoğun işlerimin yanında, sanki hiç işim yokmuş gibi kendime yeniden iş çıkarıp   büyük dedelerden başlayan bir aile tarihi   yazmaya giriştim. Onlarca röportaj yaptım, onlarca sayfa notlar aldım, onlarca saatlik ses kayıtları topladım, yüzlerce resim derledim. Akrabalarla konuştukça merakım daha da arttı. Hiç üşenmeden İstanbul, Ankara, İzmir ve Kırşehir’deki akrabaları teker teker ziyaret ettim. Genelde benzer olayları herkes farklı açılardan değerlendiriyor, kendi bakış açısını anlatıyordu. Yüzlerce yıl, insanlık tarihi kadar eski olan sözlü anlatım geleneğiyle hikâyeler günümüze kadar geldiği kadarıyla benim el yazımla kâğıda dökülüyordu. Aralarında eli kalem tutan öğretmenler, doktorlar, hatta savcılar bile olmasına rağmen, daha önce kimse bu konuları merak etmemişti. Sarıkamış’ta şehit olan üç dedemizle ilgili en ufak bir detay bile yoktu. Anlatılanlar çok yüzeyseldi ve bir o kadar da merak uyandırmaktan ...

Erasmus Plus projesi nasıl yazılmalı.

Değerli öğretmen arkadaşlar, Özellikle öğretmenlere seslenmemin önemli bir sebebi var çünkü AB projeleri özellikle bizlere önemli mesleki avantajlar sunuyor ve kendimizi geliştirmenin önemli ayaklarından bir tanesi. Hani hep şikayet ettiğimiz standart konular vardır ya, özel okullardaki imkanlar olsa daha etkili çalışabiliriz. Mesleki tatminim yok, biraz daha esnek çalışabilsek sadece test çözmesek her şey ne kadar güzel olacak, sistem değişiyor kimse bize sormuyor vs. Alın size mükemmel bir fırsat. Hem de öyle böyle değil. Tabi oturup çalışmak şartı ile… Bu yazımızda sizlere Erasmus Plus ile ilgili detayları yazmak istemiyorum. İnternette ve facebook grupları içerisinde yeterince ve hatta fazlası bile var. Vurgulamak istediğim asıl önemli nokta, birçok alanda olduğu gibi bu alanda da plansız ve iç disiplin olmadan çalışmak. Eğer mesleğe ilk atandığım yıl ,ki bu on yıl önceydi, birisi bana nasıl proje yazılması gerektiği ile ilgili soru sorsaydı, sadece klavuzdaki kriterler...